"4014 – muhammed ibnu ebi ümame ibni sehl ibni hanif, babasından şunları işittiğini anlatmıştır: “babam sehl radıyallahu anh (cuhfe yakınlarındaki) harrâr nam mevkide yıkandı. Üzerindeki cübbeyi çıkardı. Bu sırada amir ibnu rebi’a ona bakıyordu. Sehl, bembeyaz bir tene, güzel görünüşlü bir cilde sahipti. Amir: “ne bugünkü bir manzarayı, ne de böylesine ancak çadıra çekilmiş bâkirede bulunabilen bir cildi hiç görmedim” dedi. Sehl daha orada iken hummaya yakalandı ve rahatsızlığı şiddet peyda etti (ve yere yıkıldı). Durum resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’a haber verildi ve: “başını kaldırmıyor” dendi. Halbuki sehl orduya kaydedilmişti. “ya resûlullah o, sizinle gelemez vallahi başını bile kaldıramıyor!” dediler. Aleyhissalatu vesselam: “onunla ilgili olarak herhangi bir kimseyi ittiham ediyor musunuz?” diye sordu. “amir ibnu rebi’a var” dediler. Resûlullah, onu çağırtıp kendisine kızdı ve: “sizden biri niye kardeşini öldürüyor? niye bir “bârekallah!” demedin? onun için abdest al!” buyurdu. Bunun üzerine amir yüzünü, ellerini, kollarını, dizlerini ve ayaklarının etrafını ve izârının içini bir kaba yıkadı. Sonra, bir adam bu suyu onun (sehl’in) üzerine arkasından döktü; derken o ânında iyileşti. ”."